Tarihi Antlaşmalar Ve İngiliz Siyaseti

Tarihte her milletin önemli olay ve antlaşmaları vardır. Bu antlaşmaların ekseriyeti, birbirine benzer ve insana tarihin tekerrürü gibi gelir.
Örneğin; Antlaşmalardan biri, belki de Osmanlı tarihinde kendi aleyhine olan en önemlisi  “Baltalamanı Antlaşmasıdır.”
        Antlaşma taslağında İngilizler, Osmanlı ticaretinden kendilerine ters düşen hükümlerin kaldırılmasını istiyorlardı.
 Bu tarihte “Gümrük Emini olan ve Osmanlı heyetine başkanlık eden Tahir efendi yapılacak antlaşmaya taviz vermiyor ve elinden geldiğince direniyordu.
Tahir efendinin vatanseverliği karşısında sonuç alamayacaklarını anlayan İngilizler “şark kurnazlığı göstererek” diploması yolunu kullanıyorlar ve Londra Büyükelçiliğinde bulunan ve Mason Localarına kayıtlı olan, bu gün bile dini hakkında farklı sözler söylenen Mustafa Reşit Paşanın Sadrazamlığa getirilmesini sağlıyorlar.
Masonluğundan şüphe duyulmayan, Mustafa Reşit Paşa sadrazam olunca da Osmanlının yıkılış belgesi kabul edilebilen Osmanlı-İngiliz ticaret antlaşmasını 16 Ağustos 1838 de Balta Limanı’ndaki yalıda gizli pazarlıklarla dört gün tartıştıktan sonra imzalıyorlar.
Bu Antlaşma balta Limanı’ndaki yalıda müzakere edilip ayni yalıda
İmzalandığı için esas adı “Osmanlı-İngiliz ticaret antlaşması” olduğu halde imzalandığı mekânın adı ile Baltalimanı antlaşması olarak anıyorlar.
Bu Antlaşma 8 Ekim 1838’de Kraliçe Victoria, bir ay sonra da Sultan Mahmut tarafından tasdik ediliyor.
Söz konusu antlaşmanın imzalanmasında Mısır’da Osmanlıya başkaldıran, Kavalalı Mehmet Ali Paşayı dize getirme maksadı olduğu söyleniyor.
Böyle bile olsa bu antlaşma birçok tarihçi; İngiliz mal ve tüccarlarının Osmanlı eyaletlerinde vergisiz(Bir vergiyle) serbest dolaşımını sağlayan ve Osmanlı tüccarlarının rekabet gücünün kıran ve Osmanlı devletini kaybettiği gelirlerle borç alma durumuna düşüren ve Koskoca bir Osmanlı İmparatorluğunu yıkıma götüren antlaşma olarak (bir bakıma) tarihe geçmiştir.
Tarihi sürece geriye doğru baktığımızda benzeri bir antlaşma Cumhuriyet döneminde de görebiliriz. 5 Mart 1995 tarihinde yapılan Ortaklık Konseyi toplantısında alınan karar uyarınca Türkiye ile AB arasındaki “Gümrük Birliği Kararı’dır.”
1 Ocak 1996 tarihinden itibaren yürürlüğe giren kararla, Türkiye serbest Pazar konumuna getirilmiş ve işletmelerin rekabet gücü kırılma noktasına gelmiştir.
Allah tan İmalat ve İşletme altyapımız sağlam olduğundan tüm zorluklara rağmen, Türk müteşebbisler ayakta kalabilmiş ve ekonomi raydan çıkmamıştır.
İlginçtir ama gerçektir Gümrük birliği antlaşmasıyla, Türkiye dış malların pazarı olurken, Avrupa Birliğine alınmamıştır. İşin Türkçesi paramız alınmış kendimiz alınmamışızdır.
Tarihe baktığımızda Baltalimanı antlaşmasıyla Gümrük Birliği Antlaşması tarihin tekerrürü gibidir. Şükür ki Türkiye dinamizmini kaybetmeden Gümrük Birliği antlaşmasının getirdiği sıkıntıları aşmıştır.
 Ama yapılan Antlaşmalar bakımdan tarih “Tekerrür etmiştir.” Şimdi ise Türkiye emperyalist güçlerin taleplerine karşı çıkmış ve güçlenen ekonomisi ve insan gücüyle sömürüyü reddetmiştir.
Ancak yine İngiliz siyasetine benzer bir siyasetle “Mustafa Reşit Paşa”
getirilememiştir. Çünkü Türkiye’de halk uyanmış ve “maşalar” başarısız olmuştur.
Tahir efendinin ilkelerine bağlı “Milli Dirençli Yöneticiler” kazanmıştır. Direnme hakkını kullanan milletimiz dış kaynaklı soysuz darbe girişimini püskürterek 15 Temmuz 2016 tarihi milat yapmıştır.
Hainler adalete teslim edilmiştir. Bundan sonra ne İngiliz oyunu nede MOSAD veya CAE planları tutmayacak ve Türkiye daha da güçlü olacaktır. Yeter ki biz birliğimizi ve direnme gücümüzü kaybetmeyelim.
Nezih Yıldırım 20.7.2016

Not; Devletler arası yapılan sözleşmelere “antlaşma” şahıslar arası yapılan sözleşmelere “anlaşma “denir.
(Eski bir yazı)